Anasayfa » Haberler


21 MART ORMNACILIK HAFATSI ETKİNLİKLERİ KAPSAMINDA YÜRÜYÜŞ ETKİNLİĞİ YAPILDI DAHA SONRA ETKİNLİKLER KAPSAMINDAKİ SONUÇ BİLDİRGESİ OKUNDU.

İSTANBUL ORMANLARININ SON 20 YILI VE GELECEĞİ

22 Mart 2019 Salı, Yaşar Kemal Kültür Merkezi, Sarıyer

 

SONUÇ BİLDİRGESİ

 

İstanbul ilinin son 20 yıldaki orman alanlarının değişimi, yaşanan ekolojik sorunlar, bu sorunların politik ve ahlaki boyutları, İstanbul’un kentsel gelişiminin ve kent ısısının değişimi, geldiği boyutlar ile etkileri ve Kuzey Ormanları’nın korunmasına ilişkin bilgiler sunulmuş ve tartışılmıştır. Gelişen toplumsal yapı, bütün dünyada olduğu gibi, İstanbul halkının da ormanlara olan ihtiyacını artırmış ve ormanlardan beklentilerini farklılaştırmıştır. Bu konferans kapsamında, tespit edilen sorunlar ve çözüm önerileri aşağıda iki başlık altında verilmiştir:

SORUNLAR

1) İstanbul; üç imparatorluğa başkentlik yapmış, 8.500 yıllık bir tarihe sahip, tarihsel, kültürel ve ekolojik olarak üç bileşeni aynı anda barındıran dünyanın en önemli ve nadir büyük kentlerinden biridir.

2) 1971 yılı orman amenajman planı sayısal verilerine göre İstanbul ilindeki orman alanı miktarı,  5.782,1 ha. (% 1,1) özel orman ile birlikte  276.617,4 ha. olup  o günkü il yüzölçümünün % 50,9’ine karşılık gelmektedir.

1971 yılında 276.617,4 ha olan orman alanı, 2020 yılı sonunda İstanbul havaalanı ve 3. Köprü yollarının da yoğun olarak orman alanlarında geçmesiyle birlikte 234.385,6 hektara kadar gerilemiştir. İki dönem arasında  orman alanları karşılaştırıldığında 2020 yılı orman alanı miktarı, 1971 yılına göre alansal olarak 42.231,8 ha ,oransal olarak  ise % 15,26 oranında azalmıştır.

Son yıllarda ormanlık alanlar bir rant kaynağı olarak görülmüştür. Bu amaçla İstanbul Ormanlarının 42.231,8 ha’ı, 3. havalimanı, 3. köprü, Kuzey Marmara Otoyolu, okul, hastane, yol, maden ve taş-kum ocağı, su tesisleri gibi çok farklı izinlerle orman dışına çıkarılmıştır.

Orman alanlarındaki değişimin en önemli nedenlerinden birisi de ormanların kadastro çalışmaları önemli oranda tamamlandığı halde, tapu tescil işlemlerinin tamamlanmamış olmasıdır. Tescil işlemi yapılmadığından yapılan yasal düzenlemeler orman alanlarının daralmasına neden olmaktadır.  

3) İstanbul biyolojik çeşitlilik bakımından çok zengin bir kenttir. Kenttin hem bitkisel çeşitliliği hem de hayvansal çeşitliliği yüksek sayıdadır. İstanbul’da 41 tür kurbağa ve sürüngen, 352 kuş türü ve 52 memeli hayvan türü yaşamaktadır. Ülkemizde görülen kuşların %70’inden fazlası İstanbul kentinde görülebilmektedir. Bu doğal zenginlik kentin kuzeyinde ve yapılaşma tehdidi altındaki 7 Önemli Bitki Alanına (ÖBA) sıkışmış durumdadır.

 

İstanbul kenti ve kuşlar denilince akla öncelikle kuş göçü gelmektedir. Her yıl ilk ve sonbahar aylarında yüzbinlerce kuş Afrika ve Avrupa kıtaları arasında gidip gelirken İstanbul Boğazı üzerinden göç etmektedir. İstanbul kenti, Paleartik coğrafi bölgesinin en önemli kuş göç güzergâhlarından birine ev sahipliği yapmaktadır. Göç dönemlerinde tüm kentin göllerini, ormanlarını ve sulak alanlarını kuşlar kullanırlar.

 

İstanbul’da yaban hayatı doğal alanlara yapılan ve yapılacak mega projelerle olumsuz etkilenmektedir. Nüfus artışıyla kentin yatay ve dikey büyümesine, çarpık kentleşmesine, habitatların parçalanması, bölünmesi ve yok olmasına ve arazi kullanımının değişmesine neden olmaktadır. Kuzey Marmara otoyolu orman habitatlarını parçalamış ve küçültmüştür. İstanbul Havalimanı dünyanın en önemli göç güzergâhı üzerine kurulmuştur. Kanal İstanbul Projesi İstanbul’un Avrupa yakasında kalan tarafı Trakya’dan ayırarak adeta dört tarafı denizlerle çevrili adaya dönüştürecektir. Böyle bir izolasyon bu kara parçasında yaşayan tüm hayvanlar için tehdit oluşturmaktadır.

 

4) Yüzölçümü 545.000 hektar olan İstanbul ilinde, 142’si odunsu olmak üzere yaklaşık 2500 bitki türü bulunmaktadır. Bunlardan 58’i endemiktir. Bunların tamamı insan etkisinin en az olduğu doğal alanlarda bulunmaktadır. Dünya ölçeğindeki tehlike altındaki 270 bitki türünün 40 tanesinin en geniş yayılış alanı İstanbul’dadır. Bunların tamamının yaşam alanı daraltılmıştır.

5) İstanbul ve Kuzey Ormanları’nda; Kuzey Marmara Otoyolu (KMO) ve bağlantı yollarıyla ekosistem parçalanmıştır. Ormandaki bu parçalanma (habitat parçalanması) yaban hayatı yaşam alanlarının da parçalanmasına neden olmuş ve ekolojik bütünlük kaybolmaya başlamıştır.

6) İstanbul Kuzey Ormanları’nın KMO ve bağlantı yolları yüzünden ekosistemden kopan, ayrılan parçaları başta olmak üzere ormanın tüm alanları, “mesire yeri”, “tabiat parkı”, “kent ormanı”, “millet bahçesi” gibi sınıflandırmalarla bilimsel ve teknik kriterlere uygun olmayan biçimde yapılaşmaya ve insan kullanımına açılmaya çalışılmaktadır.

7) Aşırı nüfus artışı, önce tarım alanlarını sonra da ormanları tahrip etmiş ve bu tahribat giderek artmaktadır. İstanbul alan bakımından Türkiye’nin 1/147’i iken nüfusu  1/5’i kadardır.  Kentleşme ve kent içinde artan betonlaşma, kent içi ve yakın çevresinde bir ısı adasının oluşmasına neden olmaktadır. Gökdelenlerle kesilen kuzey rüzgârları, ısı adası etkisini artırmaktadır. Isınan hava kent içerisindeki ağaçların da gelişimlerini olumsuz yönde etkilemektedir.

8) İstanbul Havalimanı hala tam kapasite kullanıma açılamamaktadır.Her yağış ve fırtına esnasında yolcuların Atatürk Havalimanına yada Sabiha Gökçen Havaalanına  yönlendirilmesi bu konudaki yanlışlığın boyutlarını ortaya koymaktadır.Toprak yapısının uygun olmaması  rüzgarlara açık olması,ayrıca Dünyanın en önemli Kuş Göç yolları üzerinde bulunması  büyük olumsuzluklardır.Ayrıca;Havalimanına inen kalkan uçakların eksoz gazları rüzgar nedeniyle bütün İstanbul için kanser tehlikesinide beraberinde getirmektedir.Kanal İstanbul Projesi ise İstanbul’un var olan sorunlarına daha büyük sorunlar katacaktır. Bu projenin orman ekosistemi üzerinde çok önemli olumsuz etkilerinin olması kaçınılmazdır.

9) Belgrad Ormanı; hem Bizans İmparatorluğu, hem Osmanlı İmparatorluğu ve hem de Cumhuriyet döneminde üzerinde önemle durulan bir orman olmuştur. Belgrad Ormanı, babadan oğula aktarılan bir miras gibi değerlendirilmiş ve adeta bir devlet meselesi olarak ele alınarak korunmasına büyük önem verilmiş ve hiçbir şekilde statü değişikliğine gidilmemiştir. Osmanlı İmparatorluğu’nun çöküş döneminde dahi canlılığını korumuş ve şartlar ne kadar zor olursa olsun, ormana gereken özen gösterilmiş, ormanın korunması ya da yönetilmesinde bir statü değişikliğine hiçbir zaman gidilmemiştir. Cumhuriyet Döneminde de Belgrad Ormanı “Muhafaza Ormanı” olarak ilan edilmiştir. Oysa günümüzde Doğa Koruma ve Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne tahsis edilmiş yerler bu koruma statüsünden uzaklaşmış Belgrad Ormanı’nın giriş kapıları Otopark İşletmesine (İSPARK) devredilmiş ve orman içerisinde birçok yer ise özel güvenlik görevlilerine terk edilmiştir. Üstelik Belediyelere yapılan yer tahsisleriyle de su koruma havzaları Osmanlı İmparatorluğu dönemindeki emir ve fermanlara aykırı olarak yoğun bir rekreasyon hizmetine açılmış ve bununla bağlantılı olarak tesisler yapılmıştır.  Belgrad Ormanı birçok alanda ormancılık teknik çalışmalarının yapıldığı ve izlendiği bir orman durumundadır. Ormancılık teknik kültürünün önemli bir kısmı burada oluşturulduğundan, ormancılık tarihinin vesikalarına, kanıtlarına sahip bir ormandır. Dolayısıyla bir ormancılık kültür mirası niteliğindedir. Günümüzde Belgrad Ormanı, günden güne hızla artan nüfusun ihtiyaçlarını karşılamak üzere yapılan yerleşim alanları ve altyapı tesisleriyle çevrelenmiştir.

 

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

1) İstanbul’daki nüfus artışı mutlaka durdurulmalıdır. Sanayi kademeli bir şekilde Anadolu’ya kaydırılmalıdır. Doğa tahribatı yaratan tüm mega rant projeleri iptal edilmeli, İstanbul’u kuzeye taşımaya çalışan tüm projelerden ve Kanal İstanbul’dan vazgeçilmelidir.

2) Her geçen gün daha kalabalıklaşan, daha karmaşık çevresel, ekonomik ve sosyal sorunlar yumağının bir parçası haline gelen İstanbul ili ve çevresi ormanlarının, toplumun orman varlığının sürekliliğini sağlama isteği doğrultusunda aklın ve bilimin öncülüğünde yönetilmesi gereklidir. Bu kapsamda, toplumun duyarlılık gösterdiği ormanların, işgal ve faydalanmalardan korunması sağlanmalı ve aynı zamanda çeşitli kamu yararı adı altında izin ve irtifaka da konu edilmemelidir. En kısa sürede orman kadastrosu tamamlanarak, ormanların tapu tescil işlemleri tamamlanmalıdır.

3) Ormanların mutlak bir şekilde korunması sağlanırken, ormanların en önemli işlevlerinden olan biyolojik çeşitliliğin korunması, suyun nicelik ve niteliklerinin iyileştirmesi, iklim tehdidinin azaltılması, yaban hayatına daha iyi yaşam alanlarının sunulması doğrultusunda yönetilmesi için strateji ve politikalar oluşturulmalıdır. Uygulanacak yönetim biçiminin, başta ormancılık kurumları olmak üzere, diğer kamu kurumları ile yerel yönetimleri, sivil toplum örgütlerini, birbirinin rakibi değil ortağı haline getirecek bir yaklaşımla yürütülmesi gereklidir. İstanbul ve çevresinde kalan son orman varlığının, sınırlı kesimlerin kısa dönem kazançları yerine, kurumlar arası eşgüdüm içerisinde hazırlanmış, tüm İstanbullulara hizmet eden, orman - doğa temelli değerlerin esas alındığı projelere konu olması sağlanmalıdır.

4) İstanbul’un etki alanına giren ormanlık alanlar tümüyle çok güçlü bir koruma statüsüne (Kuzey Marmara Muhafaza Ormanı gibi) kavuşturulmalıdır. (İstanbul’a su sağlayan Düzce’den Bulgaristan sınırına kadar olan Karadeniz kıyı kuşağı boyunca uzanan ve Kuzey Ormanları ekosistemini oluşturan tüm ormanlık alanlar, 6831 Sayılı Orman Kanununun 23. Maddesi ve “Muhafaza Ormanlarının Ayrılması ve İdaresi Hakkında Yönetmelik” hükümlerine dayanarak “Kuzey Marmara Muhafaza Ormanı” olmalıdır.)

Marmara’nın kuzeyinde yer alan ormanlar, “Kuzey Marmara Muhafaza Ormanı” statüsü kazandığı takdirde hem orman ekosistemi hem de bu alanda yaşayan halkın elde edeceği önemli kazanımlar ortaya çıkacaktır. Bunlar;

İstanbul ve çevresinin yeşil dokusu artık daha güvenli hale gelecek, insanların en temel ihtiyaçlarından olan temiz hava, su ve yaşam kalitesi bu günkü seviyesinde korunacak ve gelecek nesillere de en az bugünkü seviyede bir yeşil doku kalacaktır.

Yaban hayatında, kalan canlılar daha güvenli bir şekilde yaşamını sürdürecek ve mevcut duruma uyum sağlamasına yardımcı olunmuş olacaktır.

İstanbul’un flora ve fauna zenginliği yani biyoçeşitlilik korunmuş olacaktır.

6)1950 yılından beri Muhafaza Ormanı olarak yönetilen Belgrad Ormanı’nın statüsü korunmalıdır. Aksi durumda, Belgrad Ormanı’nda zaten sorun halini almış rekreasyonel kullanım baskısını daha da arttıracağı, üstelik yapılaşma açısından düşük etkinlikli bir rekreasyonel eylemleri hızla değiştirerek, rekreasyonel tesislerin artmasına neden olacağı, sonuçta da ormanın doğal yapısına zarar vereceği yönünde ciddi endişeler söz konusudur. Öte yandan, ormandaki rekreasyonel faaliyetler ve ilgili tesislerin, tarihi bend ve kemerler gibi mimari yapıların hemen yanı başında ve su koruma alanlarının doğrudan içerisinde doğaya uygun olmayan bir şekilde alanda yer alması (Büyük Bend; kiremit tozlu koşu yolları, zehirli traversler, dev otopark alanları  gibi. Off road, atc safari…), bu yapıların görsel ve tarihi gücünün zayıflamasına neden olmaktadır. Dolayısıyla başta piknik olmak üzere İstanbul halkının ihtiyaç duyduğu birçok yoğun rekreasyonel faaliyetin yakın çevredeki diğer orman alanlarına kaydırılması, ormanda yüzyıllar boyunca sürdürülmüş olan bir geleneğe de sahip çıkılması yönünde önemli bir adım olacaktır. Tarihi Belgrad Ormanı’nın ev sahipliği yaptığı ve tarih öncesi dönemlerden günümüze kadar yaşamış toplumlardan bizlere miras kalan bu eşsiz doğa ve kültür mozaiğinin daha yüzyıllar boyunca varlığını sürdürmesi tarihsel bir sorumluluktur.

Sarıyer Belediyesi

Türkiye Ormancılar Derneği Marmara Şubesi

Kuzey Ormanları Savunması

Tarım Orkam-Sen İstanbul Şubesi



FAALİYETLER

HİZMETLER

İLETİŞİM